10 Aralık 2009 Perşembe

Devam Eden Sır M. CAN





Asrımızda ilim ve teknik baş döndürücü gelişmeler kaydetmiş olmasına rağmen, kuşların havada yollarını nasıl tayin ettikleri hususu, ilmin bazı yönleriyle hâlâ izah edemediği meselelerden biri olarak esrarını muhafaza etmektedir. Meselâ Antartika deniz kırlangıcı altı haftalık iken doğduğu yeri terk eder, Antartika'dan 11000 mil uzaklıktaki yurdunu bulur, orada kıştan sonra hâlâ bilinmeyen yol ile, tekrâr yazın aynı kuzey bölgesindeki yuvasına geri döner. Kalb ve kanatları ile bir harika olan bu kuş yıllardan beri insanlığın hâlâ cevap bulamadığı bu yol tayini işini küçücük beyni ile nasıl çözüyor?

Yunan filozofu Aristo, Bahçe Kızılkuyruğu (Phoenicurussphoenicurus) denilen bir kuş cinsinin değil de bir Karatavuk cinsi Turdus migratorius'ların kışın kaybolduğunu farketti ve sonbaharda Karatavukların Bahçe Kızılkuyruğu şeklini, ilkbaharda ise tekrâr eski hallerini aldığı neticesine vardı. Romalı bir tabiatçı olan Pliny'de bu fikri benimsedi ve daha ileri giderek Kırlangıçların da kurbağa şekline dönüştüğünü zannetti. Onları bu acaib fikirlere iten sebep büyük bir kuş sürüsünün, bilhassa küçük kuşların geceleyin göç etmeleri idi. Akşam burada iken sabahleyin gitmişler. O zaman kuşların geceleyin uçmadığı zannediliyordu, o halde onlara ne olmuş du?

Ancak 18. asırda ornithologlar (kuş ilmi ile uğraşanlar) kuşların geceleyin de uçtuklarını tesbit edebildiler. Bir "gözlemci" bir saat zarfında takriben 9000 kadar kuşun uçtuğunu müşahede etti. Bu olay kuşların göçü ve yön tayini ile ilgilenen ilim adamlarını uyandırdı.

Şüphesiz, bu incelemeler sonucu göç ve yol tayininin kuşların sevk-i ilâhîsi ile yakın alâkalı olduğu sonucuna vardılar. Muhtemel yuva-bulmadaki dünya kayıtları küçük Manx yelkovanı adı verilen kuşlar tarafından tahakkuk ettirildi. Bunlardan birçoğu Gal yakınlarındaki yamaçlardaki yuvalarında yaşamaktadırlar. Bu kuşlardan bir tanesine halka geçirilip Amerika'nın Boston şehrine getirildi ve buradan 1952 yılının 4 Haziranında salıverildi. 12 Gün 12 saat sonra 16 Haziranında 3050 millik uçsuz-bucaksız Atlantik Okyanusunu geçerek saat 13.30 da Gal kıyıları yakınlarında Skokholm adasındaki yuvasına doğru uçtuğu görüldü.

Geçtiğimiz asırda kuşlar hakkında bazı gerçekler elde edilirken ancak son 25 yılda kuşların yukarıda anlatılanları yani yol tayinini nasıl başardığı hakkında bazı malumatlar elde edilebilmeye başlandı. Onlara yol gösteren nedir? Kutup yıldızı mı? Güneş mi? Rüzgar mı? İklim mi? Yerin manyetikliği mi? Bunlardan hangisi onlara doğru yönü tespit ettiriyor?

Kuşların yol tayininde İleri bir adım Alman ornitholog tarafından atıldı. Gustay Kramer fikri için bir test yolu kurdu. Aklına, rasgele olarak kuşların yolunu güneş ile tayin ettikleri fikri geldi. Göç zamanı geldiğinde kafeste sıçrayan bir kuşun rahatsızlığının farkına vardı. Birkaç sığırcık kuşunu daire şeklinde pencereleri sadece gökyüzünü görebilen büyük bir çadırın içine koydu. Daha sonra kuşların durumunu tesbite koyuldu. Gördü ki kuşlar devamlı olarak yönlerini göç istikametinde tayin ediyorlardı.
Göç eden kuşlardan bazılarının uçma şekilleri
Pençeleri kapattığı zaman kuşlar yönlerini kaybettiler ve değişik istikametlerde uçmağa başladılar. Daha sonra güneşin yerini tutan bir sunî ışıkla çadırı donattı, bu sunî güneşin doğuş ve batışının yer ve zamanını değiştirdi. Kuşlar yine bu sunî güneşten istifade ederek tekrâr göç için yönlerini tayin ettiler. Gustav Kramer, bundan dolayı kendine göre güneş teorisini -güçlü delilleri ile kurdu, fakat arkasında hâlâ açıklanamayan bir sır bıraktı: Bir kuş nasıl oluyordu da kendi kendine güneş ile yönünü bulabiliyordu veya tayin edebiliyordu.

Uzun gün ışığında güneşin gündüz ve bütün yıl boyunca pozisyonunun bilinmesine rağmen, güneşin kullanılmasındaki karmaşıklık aşikardır. Eski bir Cambridge Üniversitesi biyologu olan Prof. Matthevvs, gökyüzü boyunca güneş pasajları ile yönlendirilmeden ötürü meydana gelen güçlükleri tesbit etti. Diğer taraftan, Gustav'ın denemeleri ancak komputerle çözülebilecek karmaşık matematik hesaplamasını gerektiriyordu. Buna rağmen, Gustav, kuşların göç ve yuvaya dönüşlerinin çok hayret verici bir saikle yönlendirildiğine ikna oldu.

Gustav'ın yeterli derecede açıklayamadığı bir tek şey vardı ki, o da karanlıkta yani geceleyin geçen zamanın göç teorisine nasıl uygulanacağı idi. 1955'te çalışmalarının neticesini özetlediği zaman, gece uçuşunun yönü gündüzleyin güneşten tesbit edilebileceği kanaatına vardı ve geceleyin ay veya yıldız hatlarından muhtemel yol tayini olabileceğini ileri sürdü.

Bu oldukça mübhem fikri ornitholog Dr. E.G.F. Sauer, tatminkâr bulmadı. Kendisi bilhassa geceleyin uzun mesafelerde uçan kuşlarla ilgilenmekteydi. Sauer seri gece denemeleri yaptı. Göç mevsimi sırasında kuşları gruplar halinde sadece yıldızlı semayı görebilecekleri kafeslere yerleştirti. Kuşlar gece gökyüzünde yıldızları gördükleri anda kafes İçinde değişik yönlere uçmağa başladılar. Sauer, herbir kuşun aynen pusulanın ibresi gibi mutad göç yönünde bir durum aldıklarını tesbit etti. Hatta o, kuşların tüneklerini döndürdüğü halde onlar tekrâr israrla tercih edilen yöne dönüyorlardı.

Dr. Sauer daha sonra aynı kuşları sun'i yıldızlı gökyüzü olan kubbenin içine yerleştirdi.
Gece ve gündüz göç eden kuşlar vakti nasıl arıyorlar?
Kuşlar tekrâr Afrika yönüne doğru uçuş için yönlenmeye başladılar. Kubbeyi döndürüp yıldızları yanlış yöne getirdiğinde kuşlar da buna bağlı olarak yanlış yöne doğruldular. Dr. Sauer diğer bazı denemeleri sonucu, kuşların güneş ve yıldızlardan faydalanarak yönlerini tayin ettiklerini teyit etti.

Diğer taraftan, Prof. Matthews göç mekanizmasının hâlâ biyolojinin en önemli sırlarından biri olarak kaldığını naklediyor. Bundan başka, Prof. Mathews'ın bize, detaylı çalışma ve deneylerin ilmin bu dalında başladığından beri çok az bir İlerleme kaydedildiğini hatırlatıyor. Dr. Sauer gece göçü sırrını bulup ortaya çıkarmayı kafasına koymuştu.

Yirmibeş yıldan beri kuşların göçü üzerinde çalışmakta olan ilim adamları göçe yön veren kutup yıldızı olabileceğini kabul ettiler. Bazı cihazlar herbir göç kuşunun o küçücük beynine Kâinatın Nâzımı tarafından monte edildiğini, doğumları ile birlikte bunun programlandığı gerçeğini iki kere iki dört edercesine ispatlamaktadır. Son olarak Fransız tıp profesörlerinden Maunce Bucaılle "La Bible le Coran, et la science" (*) isimli eserinde bu mevzuyla alâkalı şunları söylemektedir. "Zira hayvanın genetik kodunda kaydedilmiş, gerçek bir göç programı vardır ve çok karmaşık ve çok uzak güzergâhlarda yol almayı, ancak böyle bir programlama ile açıklamak mümkün olur. Çünkü daha önce hiç bir tecrübesi olmayan, yardımcısı da bulunmayan yavru kuşların, hareket noktasında tesbit edilen tarihte dönmek üzere, bu güzergâhı tamamlamaya kabiliyetli oldukları açıkça ortaya çıkmıştır. Profesör Hamburger, La Puissance et la Fragilite (1) adlı kitabında, örnek olarak, Pasifik Okyanusundaki "mutton-bird"ın ünlü durumunu ve onun, 8 şeklinde 25.000 kilometre uzunluğundaki güzergâhını (2) anlatır. Böylesi bir seyahatin çok karmaşık direktiflerinin, zorunlu olarak kuşun sinir hücrelerinde kayıtlı olması gerektiği kabul edilmektedir. O direktifler, kesinlikle programlanmıştır. Programlayan kimdir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder